Gerçekten de bütün dünya bir sahne. Ama, sanki bu sıralar, geleneksel Japon sanatı olan Kabuki tiyatrosunun bir sahnesi gibi. Şöyle: Baş oyunculardan biri, oyunda canlandıracağı karakterin altını çizmek için “resim gibi” poz veriyor: İki yumruk havada. Tam bu noktada, seyirci üzerindeki etkiyi daha da artırmak için yüksek sesle oyuncunun adı bağırılıyor: “Halk onu seviyor!” Oyuncunun yüzündeki hatları sonsuza kadar donduran botoks makyajı da canlandırılan karakterin karakter özelliklerini göstermek üzere acayip abartılı: yerine göre müşfik ve babacan, yerine göre de kahhar, mahvedici.
Paranoyak Albay rolündeki Kabuki oyuncusu Trablus’ta Yeşil Meydan’da sevecenlikle bağırır: “Haydi gençler, sokaklarda, meydanlarda rahat olun. Sabaha kadar sokaklarda kalın. Dans edin, şarkı söyleyin, mutlu olun!.. ” Sonra, apansız, ton değişir: “Ama yüksek biçimde mücadelenize devam edin (...) Gerekirse tüm silah depoları açılır. Yeşil bayrak göklerde olduğu sürece onurlu bir hayatımız olur.” (NTVMSNBC)
Gidişat da Kabuki tiyatrosundaki günboyu süren oyunlar gibi. 5 Perdelik bir oyun bu. Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da ve başka pek çok yerde. Şöyle oluyor: Birinci perdede kutlu, coşkulu ve yavaş bir açılış: Başlıca karakterleri tanıyor, konuyu öğreniyoruz. Başrolde halk var: Sıradan insanlar, özellikle de gençler. Onyıllardır tepelerine binerek onları ezip boğmuş ejderha ve canavar makûlesine “defol git!” diyorlar bir ağızdan. “İstemiyoruz sizi.” Ondan sonraki üç perdede olaylar hızlanıyor: Canavarlar ilk olarak toplumun haberleşme şebekelerini suçluyor, ardından komplocu dış mihraklara ver yansın ediyor, sonra da herkesi öldürüp yemeye çalışıyor; yabancı oyuncular bu arada herkese “itidal” tavsiye ediyor. Üçüncü perdede mutlaka bir büyük dram ya da trajedi yaşanıyor, dördüncü perdede de hemen her zaman bir savaş oluyor. Son perde ise daima çok kısa: Hızlı ve tatmin edici bir sonuca ulaştırıyor seyirciyi: Devrim oluyor, zorba ve uşakları devriliyor, toplum için umutlu günler başlıyor: yeni bir başlangıç.
Bu satırlar yazıldığı sırada Libya zorbası, çocukları, paralı askerleri ve kiralık haydutları ile, ayaklanan halka karşı, Trablus’ta sonu olmayan (ve fakat maalesef muhtemelen çok kanlı) son bir cephe muharebesine hazırlanırlarken, Kabuki oyununun dördüncü perdesinde olduğumuzu kestirmek pekâlâ mümkündü. Ondan sonraki perde çok kısa ve kesin olacak.
Obama, “halkına ateş açan bir yönetim artık meşruiyetini yitirmiş demektir ve gitmelidir” gibilerinden demokratik tınılı büyük bir laf etti sonunda, ama hem çok geç, hem de daha önemlisi, yanlış ve eksikti: Birincisi, kendi halkı filan yoktu diktatörün; diktatörlerin halkları olmaz. İkincisi, darbeci zorbanın daha en başından beri meşruiyeti yoktu; darbecilerin meşruiyeti kendinden menkuldür; sadece onunla silah ve enerji çıkarları açısından derin bağları olan riyakâr ve çıkarcı batı yönetimlerinin nezdinde varolan (yalancı) bir meşruiyetten söz ediyor olabiliriz olsa olsa.
Ama başa dönersek, Shakespeare’in “Küre” tiyatrosunun kubbesinde çınlayan o metafor daha gerçek: Bütün yerküre bir devrim sahnesi oluyor artık: İnanılması güç belki, ama birdenbire devrim her yerde! İsyan ve başkaldırıların yerine göre farklı evreleri var sadece ve bu da normal sayılmalı.
“Oryantalizmin bize öğrettiği şekliyle o uysal, yumuşak başlı, yenilik düşmanı, yalaka Araplar, birdenbire özgürlük, kurtuluş ve haysiyet savaşçılarına dönüştürdüler kendilerini…” diyor Ortadoğu’nun deneyimli muhabiri Robert Fisk. “Tektonik levhalar yer değiştiriyor ve ortaya trajik, cesur –hatta kimi zaman kara mizahla dolu– sonuçlar çıkıyor… Ortadoğu’da zaten her zaman demokrasi istediğini iddia eden Arap hükümdarlarının haddi hesabı yok […] Suriye’de devlet memurlarının ücretleri artılıyor, Cezayir’de 19 yıllık OHAL bir gecede kaldırılıyor, Bahreyn’de hapishaneler boşaltılıyor, Sudan’da Beşir bir daha başkanlığa aday olmayacağını açıklıyor, Ürdün kralı Abdullah anayasal monarşi fikrini incelemeye başlıyor…” (Independent)
Sadece bir hafta sonunda dünya şöylesine ayaklanmalarla sarsılmaktaydı: Irak’ta “gazap günü”nde kapatılan yollarda 20 kilometre yürüyerek Tahrir meydanında ve başka şehirlerde iş, elektrik, temiz su, doğru dürüst emeklilik maaşı ve sağlık hizmeti isteyen insanlardan 19’u üstlerine ateş açılarak öldürüldü. Göstericiler arasındaki Selma adlı kadın elindeki (günde 12 TL’ye tekabül eden) 1000 dinarlık maaş çekini sallayarak, “Başbakan Maliki’nin vicdanı bunu kabul ediyor mu, bilmek isterim!” diye bağırıyordu. (Washington Post). Meclis Başkanı, yükselen protesto dalgası karşısında, 3 ay içinde yeni seçim kararı alınacağını açıkladı. (El Cezire)
Daha önce böyle şeylere pek sahne olmayan Umman’da kadınların da aralarında bulunduğu, hatta başı çektiği göstericilerin üzerine Sultan Kâbus’un polisleri kâbus gibi çöktü ve en az 2 kişiyi “plastik mermi”lerle öldürdü. Sonra da kabine değişikliği, öğrenci harçlıklarının artırılması gibi sosyal reformlar yapılacağı ilan edildi. (El Cezire)
Irak’ta Kürdistan’da Süleymaniye’de başlayıp tüm Soran bölgesinde devam gösterilerde 8. güne girilirken en az 5 kişi ateşli silahlarla öldürüldü, 200 kişi yaralandı. Barzani ve KDP karşıtı gösterilerde yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, anti-demokratik uygulamalar, ölümlerin hesabının sorulması, cinayetler için özür dilenmesi gibi talepler vardı. (ANF). Tunus’ta devrik diktatörün adamı Gannuşi’ye karşı gösterilerin dinmemesi üzerine “geçiş dönemi” başbakanı istifa etmek zorunda kaldı. (NTVMSNBC)
Mısır’da Tahrir meydanındaki yeni gösterileri cop ve elektrikli taser aletleriyle dağıtan polis, göstericileri yıldıramayınca sonradan özür diledi. (El Cezire). Yeni Anayasa’nın bir ay içinde referanduma sunulacağı da aynı sıralarda ilan edildi. (Reuters/aa) Fas’taki göstericiler, “özgür ve tüm vatandaşları için eşit bir Fas istiyorum” diye sokaktaydı. (El Cezire).
Kuzey Afrika yangını, Kara Afrika’nın çürümüş yönetimlerine de sıçramakta gecikmemişti tabii: Ciddi gösteri ve ayaklanmaların gözlendiği ülkeler arasında Moritanya, Senegal, Gabon, Kamerun, Benin ve Zimbabwe de vardı. [Bu sonuncu ülkede, Mısır’la dayanışma gösterisine girenlerin terorist sayılacağı da ilan edilmekteydi.] (Independent/aa).
İran’da, Mısır’ın isyancılarını desteklediğini söyleyen Cumhurbaşkanının polisleri, 3 kişinin öldürüldüğü gösterilerden sonra ev hapsinde tutulan kendi ülkelerindeki muhalefet liderlerini gizlice başka yere naklettiler. (AP/aa)
Yemen’de 2 güçlü kabile diktatörü terkedip isyancıların safına geçti. (El Cezire)
Asya’da ayaklanma bir tayfun gibiydi: Hindistan’da kadınların başını çektiği 50 bin kişilik müthiş bir gövde gösterisi bu koca ülkenin hükümetinde ciddi endişelere yol açtı. Kadınlar, bir yanda yiyecekler çürürken öbür tarafta yiyecek fiyatlarının zamlanmasını kabul etmeyeceklerini söylediler. (El Cezire)
Çin’de, birincisinin sertçe bastırılmasından bir hafta sonra ikinci “Yasemin devrimi” çağrısı yapıldı. Çinli Komünist yetkililer “bizde Tunus ve Mısır’daki gibi iç huzursuzluklar yaşanmaz, bu tamamen gerçek dışı!” dediler. Önde gelen bir düşünce kuruluşu, bu ülkede her yıl 90 bin kitle eylemi olduğunu belirtti. (BBC)
Derken ayaklanma humması, bu güne kadar hiç aklımıza bile gelmeyecek yerlere de, mesela Vietnam’a yayıldı. Komünist hükümet hızla bastırmaya çalışsa da, işler eskisi kadar kolay olmayacaktı anlaşılan. (El Cezire)
Gene pek akla gelmeyecek yerlerden Kuzey Kore’de, Sevgili Lider’e rağmen, insanlar, açlıktan ot ve ağaç kabuğu yemeye başlayınca, birçok yerde dünyanın en kapalı rejimine başkaldırdı. (BBC)
Avrupa’da Hırvatistan’da başkent Zagreb yüksek işsizlik, yolsuzluk vb. sebepleriyle hükümet aleyhindeki gösterilerde polisle şiddetli çatışmalara sahne oldu. (El Cezire).
Oradan ABD’ye. Mısır’lı devrimcilerin dayanışma gösterilerinden derinlemesine etkilenen sendikacılar, memurlar, öğrenciler, veliler, itfaiyeciler ve bilumum ayaklanmacılar Wisconsin’de yeni sağcı valiye kan kusturmak üzere eyalet tarihinin en büyük gösterisine giriştiler. 125 bin kişi yürüdü, eyalet hükümet binasını işgal etti ve onları çıkarmakla görevli polisin de onlara katılması gibi ilginç olaylar yaşandı. (Commondreams.org, Reuters, Nation)
Avrupa’dan Amerika’ya güçlü bir akış daha görüldü ayrıca: Britanya’nın en hızlı büyüyen ve vergi kaçıran büyük şirketlerin başının belası haline gelen doğrudan eylem grubu UK Uncut, Amerikalılara da esin kaynağı oldu: New York’tan Hawai’ye 50 şehirde kemer sıkma politikalarına ve şirketlerin vergi kaçırmasına karşı gösterilere girişildi. (Guardian)
Yerküre Sahnesi’nde “Devrim Yılı”nın ikinci ayı işte böyle geçti.
28 Şubat 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder