23 Şubat 2011 Çarşamba

Çık elimden mel'un leke... Arabistan'ın bütün ıtırları, temizleyemez şu ufacık eli!



Albayın bir önceki tv gösterisi oyun, dekor, kostüm ve sahnelenme süresi gibi unsurları itibariyle absürd tiyatronun en son ve parlak örneği sayılabilirdi. O kadar ki, Beckett, Genet ya da Ionesco'yu hasetten oracıkta çatlatabilirdi.  Bunu böylece yazdık zaten. Lakin, ikinci gösteriyi tariften âciziz: Ancak Sofokles ya da –belki daha iyisi– Shakespeare, bu tragedyanın tüm boyutlarıyla başedebilecek dehâya sahip olabilirdi.
ALBAY: [Tepeden inerek girer]:
Libya’nın hakikatini, şeytanın uşağı, uyuşturulmuş karafatmalar, orada burada dolaşan sıçanlar değil, [kendisine 3. şahıs olarak hitap etmektedir] Kaddafi temsil eder. Kaddafi başkan olsaydı istifa ederdi, ama o başkan değil ki; devrimin lideri…”
[Bir saat onbeş dakikalık tiraddan sonra, elini, omzunu üniformalı küçük oğluna öptürür ve yumruğunu göklere sallayarak sağdan çıkar.]

Bu gerçekten inanılmaz tiradda gerçek dünya ile ilişkisi hemen hemen sıfıra inmiş olduğu görülen adam, kendisine Zaim –guru lider– ya da “Afrika’nın krallar kralı” diyen, bir ruh hastasıydı ve El Cezire’nin baş siyaset analisti Marwan Bishara’nın dediği gibi, gerçekleri tehlikeli şekilde inkâr eden adamın bu durumu “heyhat çok uzun bir zamandır” devam etmekteydi.
Ve yine heyhat, dünyanın kendine lider diyen çıkarcı siyasetçilerinin tamamına yakını da gerçeklikten tamamen kopmuş bu yaratığın kanlı elini öpmekten, o elden ödüller almaktan çekinmiyordu. Çünkü onlar da öbür uçta, kâr ve çıkar dünyasının hiper gerçekliğinde kulaç atmaktaydılar.
Albay, tiradının bir yerinde daha kan dökmeye başlamadığını söyledi ki, işte bu gerçekten inanılmazdı, çünkü tam bu konuşmanın yapıldığı sırada biçilmiş, delik deşik edilmiş,  bacaklardan kopmuş beden görüntüleri ele geçmekte, milislerin ve yabancı paralı askerlerin elinde katledilmiş olan insanların sayısı 500 olarak verilmekteydi. Evleri tek tek insanlardan temizleyeceğini, isyancı fareleri idam edeceğini, ayrıca ülkeyi yakacağını söyleyen Albayın henüz kan banyosuna başlamamış hali buydu yani. Arabistanlı Bedevi albayın Ukraynalı “karısı” ne diyordu bu işlere bilinmez, ama İskoç soylusu arkadaş katili Macbeth’in eşinin durumu pek iyi değildi, onu biliyoruz:
            LADY MACBETH: Çık elimden, mel’un leke, çık diyorum sana!
[…]
            Kan kokuyor hâla şurası:
            Arabistan’ın bütün ıtırları
            Temizleyemeyecek şu ufacık eli!
(Shakespeare, Macbeth, Perde V, Sahne 1)

ABD, AB, BM, Arap Birliği, NATO, G-20 ve o çok harfli kısaltmalarıyla temsil edilen diğer bütün modern dünya liderliği susup otururken, Libya’nın bağrından çıkan cesur genç kadınlarla delikanlıların elinde yükselen bir pankartta şunu okuyorduk biz:
“Başkaları ezilirken hiç kimse özgür olamaz.”
Bir başkasında da şunu:
“Bizimle savaşabilirsiniz + Bizden sonraki kuşaklarla da savaşabilirsiniz. Ta ki Libya Özgür Olana Kadar!”

O kadar bekleyeceklerini hiç sanmıyoruz bu gençlerin. Cyrano’dan ufacık bir bozma yapma pahasına (Zaim değil) Zalim Albay’a  hitaben söylersek, “Tiradın sonunda bitiktir işin!...”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder