2 Aralık 2011 Cuma

HER YERİ İŞGAL ETMEK


 

Geçen ay dünyada neler olup bittiğine dair tuttuğumuz “kronik”te, olanca uğultusuyla bu inanılmaz “devrim yılı”nı gözden geçirmeye çalışırken, daha yılın bitmesine de 2 ay olduğu yolunda bir not da düşmüştük. Gerçekten de, başdöndürücü ayaklanmalar ve isyanlar her tarafta devam ederken bir de baktık Yemen’in 32 yıllık zalim diktatörü Ali Salih de “görevini devretme” adı altında “devrik”ler kervanına katıldı ve böylece Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi’den sonra “kare as”ı tamamladı. Salih Suudi Arabistan’ın himayesinde ve o ülkede imzaladığı bir “anlaşma” ile yargılanmamak ve cezalandırılmamak şartını ileri sürmüş, ülkesine öyle dönmüştü. Ama, ama bölgenin en yoksul ahalisini oluşturan Yemen halkı yüzbinleriyle sokağa çıktı ve bu son “giderayak şart koşma” işini kabul etmediğini yüksek sesle ortaya koydu. Çiçeği burnunda Barış ödüllü cesur aktivist kadın Tevekkül Karman da onun ülkeye dönmesinden 2 gün sonra soluğu La Haye’de aldı ve Salih’i halkına karşı işlediği suçlar için yargılayıp cezalandırması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. (Görüldüğü gibi, Nobel Barış Ödülü her zaman Kissinger ve Obama gibi yanlış insanlara verilmeyebiliyor.)
Mısır’da Devrim II
Bu olaylarla aynı sıralarda, Mısır’da devrim sonrası ilk seçimlerin yapılması gündemdeydi. Seçimler, Mısır’da yeni bir ayaklanmanın ardından geliyordu. Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’nin emriyle polis ve askeri polis en az 42 kişiyi katletti, 3 binden fazla insanı yaraladı, birçok insanın gözünü çıkardı. Yeni ayaklanmanın şiarı gayet netti. Askerî yönetime son. Beş gün boyunca, yani kesintisiz 120 saat süresince çoğunluğu genç kızlarla delikanlılardan oluşan binlerce isyancı polis ve askerle sokak sokak çarpıştı. Gerçek mermi, plastik mermi, saçma fişekleri ve inanılmaz miktarda gaz kullandı. Zehirli gözyaşı gazı bulutları altında isyancılar da taş ve arada bir molotof kokteyli kullandı. Beşinci gün sabahı insanlar Tahrir meydanına yollandı. Orada yine yüzbinlerce insan toplandı. Cuntanın başındaki general tıpkı devrik Mübarek gibi konuşma yaptı. Dağılın, dedi, mealen, yoksa sonu kötü olur bu işin. Konuşması bittiğinde derhal ayakkabılarını kaldırıp gösteren halktan tek kelimelik bir haykırış yükseldi göklere: “Git!”  Tahrir’den İskenderiye’ye, İsmailiye’ye, Süveyş’e ve başka şehirlere ânında yayıldı isyan... Beşinci günde, Mısırlı Romancı Ahdaf Sueyf’in söylediğine göre, akşam olurken işin rengi belli olmuş, “Devrim II” gerçekleşmişti. Ülkede 60 yıllık askerî vesayete karşı en büyük isyandı bu ve isyancılar gözlerini vermişlerdi ama devrimlerini kaptırmamakta kararlı olduklarını görmek zor değildi.
Aynı ay içinde, İspanya’da seçimleri gördük, beklendiği şekilde sağcılar kazandı, ama beklenmedik şekilde isyancıların önünün kitle halinde yeni protesto dalgaları için açıldığına dair çok alâmet belirmekteydi. Gelecek bahar dev bir doğrudan demokrasi eylemleri zinciri ufukta eni konu görünmekteydi. Genel kurullar şimdi ülkenin dört bir yanında mahallelere, işgal edilen binalara yayılıyor. En revaçta olan yeni sloganlardan biri: “Yavaş gidiyorsak bu, uzağa gideceğimizden.”

Değiştirmek İstiyorsan Sokağa Çık
Ay ortasında, 12 bin aktivistin Beyaz Ev’i kuşatmasıyla birlikte taçlanan bir eylem sonucu, Kuzey Amerika’da sivil haklar hareketinden neredeyse iki kuşak sonra tarihî bir zafer kazanıldı: Başkan Obama yeryüzünün en tehlikeli karbon bombasının fitilini ateşlemeyi erteledi – mecburen, mecburiyetten. Keystone XL adlı zift petrol boru hattının döşenmesi bir başka bahara kaldı, muhtemelen sonsuza kadar ertelendi. Yerliler, ilerici sendikalar, gençlik, dinsel gruplar, sanatçılar, oyuncular, çiftçiler, mahalle bazında çalışan aktivistler ve benzerlerinden oluşan rengârenk bir koalisyon, yerleşik diskuru kökünden ve belki de ebediyen değiştiren, altüst eden Wall Street işgalcilerinin büyük desteğini de arkasına alınca, bu uzun yolculukta küçük ama müthiş bir zafer kazandı. Hareketin öncülerinden Bill McKibben, “eğer bu boru hattı hikâyesinden şimdilik bir ders çıkaracaksak, o da şu” diyor. Bir şeyi değiştirmek istiyorsan, sokağa çıkıp onu değiştireceksin, başka yolu yok.”[1]
Yine ayın ortasında New York’ta Wall Street işgalcileri, milyarder finansçı belediye başkanı Bloomberg’in vahşi polislerinin şafak baskını sonunda Özgürlük meydanı diye yeniden vaftiz ettikleri manevî yuvalarından zalimce atıldılar. Tamamen barışçı yöntemlerle protestolarını sürdüren bu gençlere militarist mantıkla yürütülen bu kontr-terör ve şok operasyonu, hareketin önemli esin kaynaklarından Adbusters dergisi kurucuları Kalle Lasn ve Micah White’ın Washington Post’ta yazdıkları gibi[2] “bir anlam ifade etmiyor”du ve bu, Ortadoğu’da işe yaramadığı gibi, Amerika’da da sökmeyecekti. “Uzun sözün kısası” diyorlardı Lasn ve White, “ ... hem gençliğinize saldırıp, hem de bundan yakayı kurtarmayı bekleyemezsiniz.” 
Böylece, başdöndürücü iki ay boyunca dünyanın en renkli ve ilginç eylemlerinden birine sahne olan Zucotti Parkı’ndaki kamp dağıtılmış, binlerce kitaplık güzelim kütüphanesi de barbarca çöpe atılmıştı. Ama, tıpkı başka yerlerdeki “kardeş hareketlerde” görülen şey orada da ortaya çıkıverdi. Asıl zaferin şaşmaz işaretleri tam da oracıkta o saat başgösteriverdi. Hareket başka türden bir yayılım ve “yavaş bir ivme” kazanıyordu. İsyancıların yeni stratejisi de büyük bir şeffaflık ve netlikle ama aynı zamanda lirik bir dille şöyle özetleniveriyordu:
“Gerçek demokrasiye doğru yürüyüşümüzün bu içgüdüsel, akıllı ve militanca şiddetdışı aşamasında, ‘kelebek gibi uçacak, arı gibi sokacağız.’ Yeniden toplanıp yaralarımızı saracak, bütün kış boyunca beyin fırtınası yapıp ağ şeklinde örgütleneceğiz. Önümüzde bahar çiğdemler açar açmaz tam kapsamlı bir karşı saldırıya geçmek üzere devinim gücünü inşa etmekteyiz.”[3]
Yılın son ayına girilirken dünyanın en saygın bilimsel, ekonomik ve sosyal kuruluşlarından ortalığa yağmur gibi yağan raporlar yeryüzünün küresel ısınma yüzünden korkunç bir ekolojik uçuruma doğru hızla yuvarlandığını ortaya koyarken, Güney Afrika’nın Durban kentinde düzenlenen BM iklim değişikliği zirvesine katılan en kirletici ve en zengin ülke temsilcileri eldeki tek uluslararası antlaşmanın cenazesini kaldırmaya kararlı gözüküyordu. Aynı anda da, sorumlulukları onlarla kıyas kabul etmeyecek kadar az olan, ama bittabiî okkanın altına öncelikle gidecek olan kırılgan ve yoksul ülkelerin temsilcileri, belki de en beklenmedik, ama nedense kimseyi şaşırtmayan adımı atarak, Durban İklim Görüşmeleri’ni “İşgale” hazırlanmakta olduklarını duyuruyorlardı.
6 Kıtada, 60 Ülkede, 2,600 Gösteriyle İşgale Devam
Ayın son gününde ise bu sefer Büyük Britanya’da demokrasi patlak verdiği, hatta infilak ettiği görülecekti: Gençlik ve öğrenci hareketlerinden büyük destek gören 30 kamu sendikasının düzenlediği 24 saatlik grev 2 milyon kişiyi bir araya getirirken, kıta Avrupası ülkelerinden farklı olarak düzenli grevlerin sık görülmediği ülke tarihinde 4 nesilden beri yani 1926’dan bu yana (85 yıldır) görülmüş en büyük emekçi hareketi olarak karşımıza çıkıyordu. İktidar sahipleri bunun beklenen etkiyi yaratmayacağını söylerken, buna kendilerinin bile inandığı hayli şüpheliydi. Aksine, Britanya adalarında bunun dalga dalga yayılan çok büyük etkiler yaratacağını düşünmek için sayısız sebep vardı ortada.
Uzun sözün kısası: Geçen yıl bu vakitler kaleme alınmış Açık Radyo bülteninde sözünü ettiğimiz üçlü formüle uygun bir şekilde gelişmekte olan muazzam bir sosyal dönüşüm gözlerimizin önünde olup bitmekte. Hem uluslararası, hem ulusal, hem de bölgesel ve yerel bir dalga bu. Yatay, yerel ve yavaş... Kasım’ın son günü yayımlanan bir araştırmada, Occupy (İşgal) hareketinin, birkaç yerde hapsolmuş protestolar olarak kalmak şöyle dursun, gerçekten küresel bir fenomen halini aldığı ve sımsıkı ayakta durduğu bildiriliyor. İşgal, halihazırda dünyada 6 kıtada 60 ülkeye yayılmış, 2,600’den fazla gösteri düzenlenmesine önayak olmuş büyük bir küresel hareket yani artık.[4]
Ve işin ilginç tarafı, zamana direnip örgütlü ve dayanıklı bir harekete evrilmesi halinde herşeyi ve her yeri kapsaması, bayağı kuvvetli bir ihtimal olarak ortaya çıkıyor...[5]
Ve düşün ey okur, bütün bunlar olup biterken 2011 yılının bitmesine daha hâlâ 1 ay var! Doğrusu, 2012’yi tahayyül etmek bile nefes kesici.

Ömer Madra
1 Aralık 2011  


[1] Bill McKibben, “Obama’s Positive Flip and Romney’s Negative Flop”, http://www.tomdispatch.com/archive/175468/
[2] Kalle Lasn and Micah White, “Why Occupy Wall Street Will Keep up the Fight”, http://www.washingtonpost.com/opinions/why-occupy-wall-street-will-keep-up-the-fight/2011/11/17/gIQAn5RJZN_story.html
[3] agy
[4] Patrick Kingsley and Adam Gabbatt, “Occupy: We are the World”, http://www.guardian.co.uk/world/2011/nov/30/occupy-movement-we-are-world
[5] Son 1 ay içinde Türkiye’deki olguların bir bölümünü özetlersek: Van’da depremler oldu, ihmaller ve yolsuzluklar tartışıldı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri deprem dolayısıyla iptal edildi, bu iptal konusu tartışma konusu yapıldı, yardım ve ilgi eksikliğinden dolayı itiraz ve şikâyet eden depremzedelere gaz sıkıldı, yayıncı ve akademisyenlere KCK kapsamında tutuklamalar gerçekleştirildi ve bunlar tartışıldı, Belediyelerde rüşvet tutuklamaları gerçekleştirildi ve bunlar tartışıldı, 1938 Dersim katliamı konusunda devletçe biraz yarım ağız özür dilendi, özür dilenip dilenmemesinin gereği tartışıldı; bundan başka, tarihî olayların gerçekten yaşanıp yaşanmadığı, yaşanmış oldukları kabul edilenlerin ise aslında iyi mi yoksa kötü mü olduğu tartışmaları yapıldı, şike kanununda değişiklikler yapılarak şike şike olmaktan çıkarılır oldu, bunlar öncekilerden biraz daha az tartışıldı, orduya silah imalatı ile ilgili çalışan mühendislerin eskiden gerçekleşmiş “intiharları” konusunda kuvvetli yeni cinayet şüpheleri ortaya çıktı, ülke çapında yeni kadın cinayetleri işlendi, TBMM’de çeşitli konularda kavgalar edildi ve ülkede hayat devam etti; ama genel olarak global devrim kümesi ile ülkedeki gidişat konusunda şimdilik bir keşişim alanı bulunamadı. Dolayısıyla, bu “kronik”te Türkiye’deki gelişmelere –belki bir tek Gerze’de kömür yakıtlı termik santral yapımına güçlü direniş gösteren yerel halk ve ona destek çıkan hareketler hariç– dünyadaki devrim dalgasının bağlamı içine oturtulacak nitelikte bir gelişmeye rastlanmadığı için– bu dipnotu dışında yer verilmedi.