4 Şubat 2016 Perşembe

Heraklitos, Hobbes, Hayek ve Nasreddin Hoca: Savaş 101

Merhaba sınıf,

Yeni yılda ilk dersimiz: Savaş 101. Yani, Savaş kavramının temellerine giriş.

Önce özlü bir sözle başlayalım:

“İnsanlar en bildik, tanıdık şeylere bile öylesine yabancılaşmış haldeler ki, kendiliğinden gün gibi ortada olanı da iyice arayıp bulmak zorundalar.”

Kadim Yunan filozoflarından Efes’li Heraklitos’un bu keskin tespitini Pulitzer ödüllü yazar ve yılların savaş muhabiri Chris Hedges, epey zaman önce yayımladığı “SAVAŞ: Herkesin Bilmesi Gerekenler” başlıklı el kitabının1 giriş bölümünde alıntılıyor. Yazar, hayatın en basit ve açık sorularını genellikle hiç sormadığımızı belirttikten sonra, bu basit ve apaçık soruların en başta gelenlerinden birinin savaş olduğunu ekliyor.

Heraklitos da Hedges de haklı aslında: Herşey apaçık ortada;
ama biz bu açık gerçekliği kabullenmekte acayip zorlanıyoruz nedense. Aslında bakarsanız, biz de haklıyız. Adeta bir Nasreddin Hoca fıkrasında yaşıyor gibiyiz: Gazetelerde ülkenin gerilim ve çatışmalar içinde olduğuna, maazallah bir iç savaşa doğru sürüklenebileceğine dair imalar içeren kaygılı yazılar okuyabiliyor, televizyonlarda bu yönde konuşmalar yapıldığına rastlayabiliyoruz.

Ne var ki, hem bunlar çok yetersiz; hem de her seferinde başlarımız başka tarafa çevriliyor. Tam teşekküllü bir savaş durumundan hiç bahsedilmediği, hatta böyle bir şeyin akla ya da dile bile getirilmediği, bundan ısrarla kaçınıldığı aşikâr görünüyor.

Ama dürüst olalım – Hem birbirimize, hem de kendimize karşı: Düpedüz savaş var ortada. Türkiye, geçen yılın Temmuz sonundan, yani yaklaşık 6 aydan beri bir savaşın içinde.
 Silopi, Ocak 2016 (Fotoğraf: İlyas Akengin / AFP / Getty Images) 

En baştan, tanım meselesinden başlayalım isterseniz. Yukarıda adı anılan kitap “Savaş 101” başlıklı 1. bölümünde, kavramı tarif etmekle işe başlıyor: “Savaş 1,000’den fazla insanın hayatını alan aktif çatışmaya denir.”2

Bu tanımı esas alırsak, şu anda dünyada devam etmekte olan 3 majör (yani 10 bin ya da daha fazla insanın doğrudan şiddet kullanımı sonucu öldüğü) savaş olduğunu görüyoruz.Şimdi bunları zayiat rakamları itibarıyla sıralayalım:

1) Afganistan:
Ta 1978’de Sovyetlerin işgali ile başlayan, sonra ABD işgali ile devam eden, Taliban’ın dönüşü ve IŞİD’in de işin içine girmesiyle günümüzde de hızlanarak devam eden Afganistan savaşı ve/ya içsavaşı: Toplamda 1,240,000 - 2 milyon ölü...

2) Irak:
1990-91 yıllarındaki Körfez Savaşı, ardından 2003’teki ABD istila ve işgali, onun ardından 2011-2013 mezhep savaşları ve/ya iç savaş, derken ikinci Irak savaşı, ve son olarak da IŞİD’e karşı 2014’te başlayıp günümüze de hızlanarak, şiddetlenerek gelen vahşi Irak savaşı (“v.3”): Toplamda 240 bin - 1 milyon ölü...

3) Suriye:
2011’de, 4 yıldan fazla uzayan bir kuraklığın ardından patlak veren, günümüzde de olanca hızıyla sürüp giden, gittikçe vahşileşen ve dışarıdan sayısız ülkenin “müdahil” olduğu cehennemî Suriye iç savaşı: Toplamda 250 bin - 340 bin ölü...

***

Türkiye ise, belki majör değil, ama doğrudan “savaş” kategorisine giren bir halin tam içinde bulunuyor şimdi – yeniden! Konuyu özet olarak Wikipedia’dan izlersek, başlangıcı 1978’e kadar geri götürülebilecek Kürt-Türk silahlı çatışması, 1984’te kanlı bir savaşa dönüştü ve 1999’a kadar sürdü, 1999-2004 arasında tek taraflı ateş kes döneminden sonra, 2004-2012 arasında çatışmalar tekrar alevlendi, 2012’den geçen yıl (2015) ortasına kadar barış süreci denemesine girişildi; bu evreye gelindiğinde toplamda –güvenlik güçleri, siviller ve isyancılardan– ölenlerin sayısı yaklaşık 45 bin olarak hesaplanıyordu.4

Yaklaşık 2,5 yıl süren bu “barış süreci”nin âniden kesilmesiyle,
geçen yıl 24 Temmuz tarihinden itibaren ülkede yeni bir savaş başladı.

Gene zayiat rakamlarını kriter olarak alan Uppsala Çatışma Verileri Programı adlı araştırma kuruluşunun tanımına göre, mevcut ya da bir önceki yılı kapsayan bir periyod içinde şiddet kullanılarak 10 binden az, ama bin ölümden fazlasına yol açmış çatışmalar, kesinlikle savaş kategorisi içinde değerlendiriliyor.5

Sadece bu kriteri esas alırsak: Toplamda 2015’te (Temmuz – Aralık sonu) 1,927- 3,450 ölü, yeni yılın başında sadece 2016 Ocak ayında ise 99 ölü vardı...6

Dikkat edilirse, aylar süren sokağa çıkma yasakları, 230 bin kişinin bölgeden zorunlu göçü ile boşalıp hayalete dönmüş şehirler, yerle yeksan olan binlerce yıllık tarihi mahalle ve şehirler, eğitimsiz kalan binlerce öğrenci, caddelerde dolaşan tanklar, yerle bir olmuş sokaklar, hendekler, beyaz bayraklar, barış isteyen baro başkanlarının tarihi camilerin ayakları dibinde barış isterken kim vurduya gitmesi, gazetecilerin vurulması, çocukların, bebeklerin, kedilerin vurularak ölümü, yerlerde sürüklenen cesetler, yer sofrasında çocuklarının gözü önünde başı kopan kadınlar, buzlukta günlerce bekletilen çocuk cesetleri, ambulansların yardıma gelemediği yaralıların bodrumlarda birer birer kanayarak ölümleri, maskeli üniformalı savaşçıların siperlerin, barikatların, kum torbalarının önünde, arkasında kol gezmeleri vb. bütün bu savaş sahneleri (gazeteler, portallar, sosyal medya...) ana tabloda yer almıyor.

Burada sadece soğuk, steril ölüm sayıları kriteri esas alınarak yapılmış bir kategorizasyon sözkonusu. Ve fakat yeterli: kesin savaş hali işte...

Aynı şekilde, Türkiye’nin Suriye’ye bir şekilde askeri müdahalesi konusundaki ihtimaliyat hesaplarını, düşürülen Rus uçağını, komşularla ve Rusya ile gerginlikleri, her gün memleketin cennet sahillerinde tomar tomar ölen mülteci bebekleriyle çocukları ve kadınları, Türkiye’nin çevre ve doğaya, neredeyse tüm gezegene karşı açtığı amansız savaşı dasavaştan saymıyoruz; ayrıca Europol kuruluşuna göre, insan ve seks kaçakçılarının eline düşmüş olan kayıp 10 bin göçmen çocuğunu, büyük şehirlerde kendini patlatan “canlı” bombaları, bombalanan Pazar yerlerini, varil bombalarını, bölgede ABD’nin Afganistan’da, Irak’ta kalmaya ve savaşmaya devam etmesi kararlarını, Avrupa savaş bütçesini olağanüstü miktarlarda artırma kararı almasını, Afrika’da ve başka her yerde drone saldırılarını, hastane bombardımanlarını, Rusların mülteci kampı bombalamalarını, Gazze ablukasını, bombardımanlarını vb. gibi unsurları da hesaba katmıyoruz. (Gazeteler, portallar)

Tahmini ölü sayılarının bini ve onbini aşıp aşmadığı konusunu dikkate alıyoruz sadece ve onun dışında hiçbir noktayı, ana tahlil açısından hesaba katmıyoruz. Ama işte, nereden bakarsanız bakın, gene de kesin savaş hali...

***

İtalyan düşünür ve yazar Franco “Bifo” Berardi, yeni yılda yayımlanan bir makalesinde neoliberal kapitalizmin “dışsallaştırma”
ve özelleştirme süreçleriyle dünya çapında bir sivil savaşa bodoslama daldığımızı yazıyor. Bir “Dünya Savaşı”ndan çok, “32 kısım tekmili birden” diye adlandırabileceğimiz “parçalanmış küresel sivil savaş”a doğru bir gidiş. Parçalar da bir araya gelmiyor, çünkü savaş her yerde. Dünya çapında bir “nekro-ekonomi”nin, ölüm ekonomisinin,
bir nekro-kapitalist rejimin her türlü ahlakî, manevî reçeteyi, hukukî düzenlemeyi iptal ettiği yepyeni bir rejimden söz ediyor Berardi: “Savaş özelleştirildiğinde, dünyada hiçbir jeopolitik düzen tahayyül edilemez, çatışan dinî kabileler arasında bir düzenleme yapılamaz. Başı ve sonu olmayan sonsuz bir bir savaş bu, Bin Laden’in vaat ettiği gibi. [...] Thatcher’in neoliberal felsefesi bireyler arasında savaşın reçetesini yazmıştı. Hobbes, Darwin ve Hayek hepsi davetli: sosyal medeniyetin sonunu, barışın sonunu kavramlaştırsınlar diye. [... Meksika’nın uyuşturucu karteli] Sinaloa ile DAEŞ’i alın, Blackwater [paralı asker ordusu] ve [petrol devi] Exxon Mobil ile kıyaslayın. Aralarında, sandığınızdan daha büyük bir ortak nokta var. Ortak amaçları, çağdaş ekonominin en heyecan verici ürünleri olan terör, dehşet ve ölüme yaptıkları yatırımlardan azami kâr elde etmek. Doğmakta olan dünya ekonomik düzeni, nekro-kapitalizmdir – ölüm kapitalizmi” 8

Evet sınıf, bu ders burada biter. Tek bir soruya cevap verecek zaman kaldı. Siz en arka sıradaki genç arkadaş, evet, siz elinizi kaldırdınız, sorun bakalım!

Efendim?...

Hmm. İşte cevap, gene Berardi’den:

“Bu cehennemden çıkmayı tahayyül edebileceğimiz tek yol, finans kapitalizmine son vermek. Ama bu da şu anda eli kulağında gözükmüyor.”9

Lûtfen, gelecek derse ödev olarak şu aşağıdaki makaleyi çalışarak gelin:

Tek Yol Devrim v2.0”, 01.09.2015)


Ders paydos.


[1] Chris Hedges, What Every Person Should Know About WAR,
Free Press, 2003, s. xiv
[2] ABD Savunma Bakanlığı Enformasyon Merkezi yayını Defense Monitor, D. Smith, “The World at War”, Ocak 2003, Washington, DC., ibid., s. 1
[8] Franco Berardi Bifo,
[9] Ibid.