25 Şubat 2011 Cuma

Cep harçlığı

Maaşlara zam, ayrıca gıda yardımı, bir de harçlık. Libya’da Kaddafi yönetiminin son hamlesi bu “reform” vaadi. Aslında, psikopat albayın diktatörlüğünün can vermekte olduğunun bundan daha sağlam kanıtını bulmak zor olurdu herhalde. İnanmak güç ama, Bin Ali ve Mubarek rejimlerinin “son sözleri” de tastamam bunlar olmuştu. (Hanna Arendt’i neredeyse her gün anmamak zor: Kötülüğün banalliği: bunun haddi hududu yok belli ki.) Şizoid albayın hükümeti, belki bir de, Batı’dan satın aldığı keskin nişancı kurşunları, tank paletleri, uçak roketleriyle filan yok ettiği genç evlatları için hayrına yâsin okutmayı da vaadedebilirdi. Libya ahalisinden bir kişi bile bunları yemeyecektir; bunu görmek için allame olmaya lüzum yoktu. Tobruk’lu isyancı delikanlı bunu cep harçlığı için yapmıyordu:
“Bu insanlar sadece hürriyetlerine kavuşmak istiyorlar. Sadece su istiyoruz. Sadece elektrik… Okula gitmek istiyoruz. Normal bir hayat yaşamak istiyoruz yalnızca. Şu koca dünyada herkesin yaşadığı gibi normal bir hayat. Hepsi bu...” (Democracy Now, 24 Şubat 2011, http://www.democracynow.org/ )
Sokaklarda duvarlar baştan başa graffitiyle dolu: “Hür Yeni Libya’ya Hoş Geldiniz!”
Yani, dedik ya, cin şişeden çıktı artık. Şizoid Albay cincilerin şahı olsa ve dahi cincilerin alayı gelse, onu yeniden şişeye sokamaz bir daha.
2011 Devrim yılı oldu. Oluyor. Tarihçi ve gazeteci Andy Worthington da bu yıl “Terörle Savaş”ın yerini “Tiranlarla Savaş” aldı diyor. 
Yani 2000’ler “Terörle Savaş” çağı idi: Afganistan’a ve Irak’a haksız ve illegal savaşlar, ABD’nin zalim diktatör müttefikleriyle özellikle Ortadoğu’da ama pek çok yerde de gizli küresel işkencehaneler ağı kurup işlettiği korkunç bir dönemdi.
Ama şimdi birden tablo değişti: 2010 sonunda tek bir adam, Muhammed Buazizi kendini yakan kibriti çaktı ve çakış o çakış: Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen, Kuveyt, Cezayir, Fas, Umman, İran, Kürdistan (Irak), hatta Suriye, hatta hatta Suudi Arabistan … böyle gidiyor işte. İlk ikiden sonra gelenlerin hepsinin başındakiler israrla biz Tunus’a, Mısır’a benzemeyiz diyorlar ve fena halde benziyorlar işin kötüsü.
Dahası, Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın devrimci coşkusu, Batı’daki halk ayaklanmalarına da yeni bir esin kaynağı oldu. Britanya’da ve şimdi ABD’de Vergi kaçıran şirketlere karşı doğrudan eylemlerle parlayan Uncut hareketi fırtınalar estiriyor. Wisconsin’de başlayan devlet memurları ve sendikaları hareketi, öğrencileri ve velileri de içine alıp bir çığ halini aldı ve eyalet hükümet binasının işgaline gitti.
Dünya Kaynaklarını Paylaşalım (Share The World’s Resources) adlı kuruluşun yönetici ve editörlerinden ikisi, Adam Parsons ve Rajesh Makwana Arap dünyasındaki isyancı ve devrimcilerle Avrupa’daki sözümona kemer sıkma politikalarına karşı başkaldıran devrimciler ve güneyin yoksul ülkelerinde yoksulluğun sona erdirilmesi için büyük bir mücadele veren milyonlarca insan arasında sayısız ortak nokta bulunduğunu belirtiyorlar.
Vardıkları sonuç: Yeryüzünde insanların önceliklerinin artık ve nihayet köklü bir biçimde değiştirilip yeniden sıralanması için gittikçe yükselen güçlü bir haykırışın uğultusu duyuluyor halklardan. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde özellikle gençlerin öncülüğünde sosyal paylaşım sitelerinin ve sorumlu medyanın ateşlemesi ve orta sınıfların da geniş çapta desteği ile büyük bir kalkışma var. Tarihte belki de eşine rastlanmamış bir iyiniyet, neş’e, coşku ve dayanışma ruhu ile sokağa dökülen bu milyonlarca cesur insan, sözümona liderlerinin –insana asırlar gibi gelen– onyıllar boyunca istiflediği, cebellezi ettiği kaynakların ilk kez âdil bir şekilde paylaşımı yolundaki demokratik taleplerini büyük bir kararlılıkla dile getiriyorlar.
Aynı anda, başta Avrupa’da olmak üzere üç kıtada insanlar kurtarılan suçlu bankerlerin ve finansçıların verdiği yıkımı gidermek için hükûmetlerinin giriştiği sözümona kemer sıkma politikalarına karşı, ve adam gibi müterakki vergi politikalarına, yoksul ülkelerde borçların iptaline gidilmesi için güçlü bir çağrıda bulunuyorlar. Bunlar da servet ve kaynakların yeniden dağıtılması ve siyasi gücün yeniden yapılandırılması için önemli bir değişim umudu yaratıyor. (A Global Call for Sharing and Justice”, agy.)

Mesele “cep harçlığı” değil yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder