Uğurlu 2012
“21.
yüzyılın içlerine, uğurlu 2012 yılının içlerine doğru ilerlerken
amacımız tarihöncesi köklerimize, Işığın yeryüzüne geri gelişini,
gezegenimizin Güneşe doğru yıllık yaklaşmasını içgüdülerimizle
kutladığımız o basit çağlara yeniden bağlanmak olsun…
“…
Bu mevsimde yalnızca yaşamı kutlamakla kalmayalım. Gezegeni dirilten,
ayrım gözetmeksizin her otun, her böceğin, her insanın içinde dolanan o
kutsal kıvılcımın hizmetine adayalım kendimizi.”
Jennifer Browdy de Hernandez (“Bu Bahar Kendimizi Hayata Adayalım”,This Spring, Let Us Commit Ourselves to Life”)
***
Canlanma
“Siyasi
solu geleneksel olarak beslemiş olan üç esin kaynağına, yani bireylerin
özgürlüğüne odaklanan özgürlükçülüğe (liberteryanizm); toplumun
düzeltilmesi üzerinde yoğunlaşan sosyalizme; toplulukların kardeşliğini
vurgulayan komünizme dikkat çekerek bir siyasi canlanma ve yeniden
doğuş çağrısında bulunuyoruz. Şimdi bunlara bir dördüncüsünü,
çevreciliği ekleme zamanı: Çevrecilik, doğayla ve daha derin bir
seviyede Toprak Ana ile bağlarımızı ve karşılıklı bağımlılığımızı
yenileyip onardığı gibi, tüm canlıların enerji kaynağını güneşte
görür...
“...
Mevcut siyasi partiler arasında bir anlaşma çağrısında bulunmuyoruz.
Onları, güçlü bir yurttaş hareketinin, geniş çaplı bir vicdanî
başkaldırının yaratılmasına el vermeye çağırıyoruz; yalnızca bu
başkaldırı, yüzyüze olduğumuz güçlüklerle başetmemize yetecek bir
siyaset biçimi doğurabilir ancak...
“Bugün
yeni bir siyaset tarzına, yaşama özlemine ve yaşamı onarıp yenilemeye
dayanan bir siyaset tarzına, bizi bugünkü kayıtsızlıktan ve ölümcül
miskinliğimizden çekip çıkaracak bir siyaset tarzına feci şekilde
ihtiyacımız var.
“...Yaşama
özlemi, yaşamın niteliğini besleyecek, yaşamın kalitesi de yaşama dair
yeni bir özlemi yaratacaktır. Ve bu ikisi birlikte, umuda giden yolu
önümüze açacaktır.”
Stéphane Hessel - Edgar Morin (94
ve 91 yaşlarındaki bu iki eski Direnişçi yazar-düşünür, yeni yayımlanan
kitaplarında dünyanın durumunu ele alıyorlar: Umuda Giden Yol/Le chemin de l’ésperance/The Path to Hope, İng. çev: Anthony Shugaar, Other Press, Mart 2012, s. 66-67)
***
Yaşamın Şiiri
“......Bilgimizi
ve anlayışımızı örgütleyebilme yeteneğimize ilişkin paradigma reformunu
yapabilirsek, daha geniş kapsamlı genel kültürümüzü diriltmeyi ve
canlandırmayı da başarırız; çünkü hepimiz, özdeki temel insanlığımızı
anlayabilmek için önce şu yeryüzünde, kendi hayatlarımızda,
toplumumuzda, tarihimizde işgal ettiğimiz yeri anlayabilmeliyiz...
“İnanıyoruz
ki hayatın kalitesi (niteliği) üzerine yaslanan herhangi bir siyaset
tarzı, hayatın şiirsel yönlerini besleyebilmeli...
“Dünya hem harikulade, hem de dehşet verici.
“Estetik,
onun harika yanlarını hayranlıkla izlerken, aynı zamanda da dehşetin
gözünün içine bakmamıza yardımcı olur. Böylelikle, büyük senfonilerden
birçoğu, ruhun en korkunç acı ve kederlerini bize yansıtırken, aynı
zamanda müzikal olarak tarif edilmez bir keyif verirler.
“Sanat, edebiyat ve müzik, gündelik hayat estetiği geliştirmemizde bize yardımcı olur.
“Tüm
kültür politikalarının ardındaki itici güç de şu olmalı: Hayatın ve
yaşama tarzının şiirini yaygınlaştıracak ve demokratikleştirecek bir
estetik politikası: Herkesin pozitif güzel duygular yaşayabilmesini,
hepimizin bir bütünün parçaları olduğumuzu hissetmemizi, kendi kişisel
doğrularımızı sanat başyapıtları aracılığıyla keşfetme hakkımız olduğunu sağlayacak bir estetik politikası...”
Hessel – Morin (Umuda Giden Yol, 2012, s. 58-59)
***
Bazı Şeyler Hepimize Aittir
“Paylaştığımız Her Şey,
bizleri dünyayı yeni bir gözle görmeye çağıran bir uyarı zili
sayılabilir: Bazı şeylerin –suyun mesela, ya da İnternet’in, ya da insan
bilgisinin– herkese ait olduğunu kavradığımız andan itibaren bir
‘ortakçı’ oluyoruz: Yirmi Birinci Yüzyıl'da üstümüze çullanan sorunları
çözme yöntemlerimizi yeniden biçimlendiren bir hareketin bir parçası
haline geliyoruz yani.”
Jay Walljasper (Paylaştığımız Her Şey/All That We Share, The New Press, 2010)
***
Gökkuşağı Çocukları
“Üstümüzde tek bir gökyüzü
Kıyılarımızı yalayan tek bir okyanus
Tek bir yeryüzü yemyeşil ve yusyuvarlak
Kim daha fazlasını ister ki
…
Hadi, bütün küçük çocuklara söyleyelim
Analarına da babalarına da söyleyelim
Paylaşmak için son şansımız bu bizim
Sana da bana da verilmiş olanları…”
“Hep
birlikte ayağa kalkıp bu şarkıyı söyleyelim, çünkü bu şarkı gerçekten
dünyanın nasıl olması GEREKTİĞİNİ anlatıyor bize ve biz de tam bunu
KASTEDİYORUZ işte.”
Christine Bar ve Lill Hjønnevåg (Norveç'te
77 kişiyi katleden aşırı sağcı Anders Breivik'in yaptığı katliamı
protesto etmek için 40 bin kişi yargılamanın yapıldığı mahkemenin
yakınında toplandı. Havanın yağışlı olmasına aldırış etmeden meydanı
dolduran 40 bin kişi, hep bir ağızdan "Gökkuşağı Çocukları" şarkısını
söyledi. Efsanevî
Pete Seeger’ın 1967’de yazdığı ünlü “Rainbow Race” şarkısının Norveçli
çocukların “beynini yıkadığı”nı söyleyen kitle katiline karşı Gökkuşağı
Çocukları kampanyasını örgütleyen iki Norveçli kadın, kampanyanın
Facebook sayfasına böyle yazdılar.)
***
İyimserlikle Kötümserlik: Öngörülebilirliğin Manasız İkizleri (Bis)
“…Umut demişken, şu da var tabii: Bazen işler, o işe girişenlerin beklediği gibi gitmez; tam tersine onların beklediğinin tersi olur, onların umutları boşa çıkar ve bu bizim için çok iyi bir haberdir. Mesela, Norveç’deki faşist kitle katilinin –ve onun ardındaki karanlık güçlerin– umutları boşa çıkacak gibi görünüyor. Demokrasi, adalet ve eşitlik için mücadele edecek olanların kararlılığı bu olaydan sonra, faşist canilerin beklediklerinin aksine, artacak gibi.”
Ömer Madra (“Umut Her Zaman Vardır”)
***
Geleceği Kurmak
“Disiplinli,
sürekli bir şekilde birşeyler yapılması gerekli. İlerlemek kolay
olmayacak. Zorluklar ve yenilgiler olacak – bunlar kaçınılmaz. Ama,
gerek burada [Boston’da] gerekse ülkenin başka yerlerinde ve dünyanın
dört bir yanında yürüyen süreç büyüyüp toplumda ve siyasette başlıca
güçlerden biri haline gelmedikçe, doğru dürüst bir geleceğe kavuşmamız
ihtimali hayli düşük.
“Büyük, aktif, halka dayalı bir tabana yaslanmaksızın önemli girişimler elde edemezsiniz...
“Böyle
bir taban inşa etmek eğitim ve aktivizmle ilişkilidir. Eğitim insanlara
neye inanacaklarını söylemek anlamına gelmez – aynı zamanda onlardan ve
onlarla birlikte öğrenmek demektir.
“Karl Marx’ın meşhur sözüyle görev yalnızca dünyayı anlamak
değil, onu değiştirmektir de. Bu sözün bir varyantını da akılda
tutmakta yarar olabilir: dünyayı değiştirmek istiyorsanız, onu anlamaya
çalışmanız çok iyi olur. Bu, sadece bir konuşma dinlemek ya da bir kitap
okumak anlamına gelmiyor – gerçi zaman zaman bunlar da yarar sağlar
elbette. Katılımla öğrenirsiniz. Başkalarından öğrenirsiniz. Örgütlemek
istediğiniz insanlardan öğrenirsiniz. Nasıl ilerleyeceğimiz konusundaki
fikirleri ve planları formüle etmek ve uygulamak için hepimizin gerekli
kavrayış ve deneyime ihtiyacı var.”
“...
İlerici yasalar ve toplumsal refah, yukarıdan verilen ihsanlarla değil,
daima halk mücadeleleriyle kazanılmıştır. Bu mücadelelerde kazanımlarla
gerilemelerin birbirini izlediği bir döngü vardır. Bu mücadelelerin her
dört yılda bir değil, her gün yeniden yürütülmesi şarttır: hedef de
daima, seçim sandığından işyerine kadar, gerçekten karşılığını bulan
duyarlı bir demokratik toplum kurmak olmalıdır.”
Noam Chomsky (Making the Future/Geleceği Kurmak, City Lights Books, 2012, s. 305vd.)
***
Neden Sokakta Değilsiniz?
“Siz
genç insanlar, gezegenin rezil rüsva edilmesine karşı neden sokağa
çıkıp protesto hareketlerine girişmiyorsunuz? Neden 1960’larda
yapılanları tekrarlamıyorsunuz? Neden sokaklarda değilsiniz? Öfke ve
kocaman umutların eşlik ettiği zihinlerimizdeki o koca yeşil harekete ne
oldu?”
***
Geleceğin Tohumları
Londra’dan
Madrid’e, Kahire’den New York’a işgaller ve protestolar dünyayı sarstı
... Gayet yaratıcı pek çok doğrudan eylem aracılığı ile biz
–küreselleşmiş gençlik– daha iyi bir geleceğin tohumlarının şu ânın
içinde yattığını herkese gösterdik ve gösteriyoruz ... Uluslararası
Katılımcı Toplum Örgütü (IOPS), hepimizin bir araya gelebileceği,
bağlantı kurabileceği, deneyimlerini paylaşabileceği ve daha iyi bir
dünya için ortak mücadelemiz için birlikte örgütlenebileceği bir açık
alan yarattı.
Harpreet Paul www.iopsociety.org/article/testimonials
***
İmdat Freninin Koluna Asılmak
“
‘Marx devrimlerin dünya tarihinin lokomotifi olduğunu söylemişti. Ama
belki de durum çok farklıdır. Belki de devrimler, trende yolculuk eden
insanlığın imdat freni koluna asılması eylemidir.’ Walter Benjamin’in bu
sözleri 2011’de dünyanın birçok yerinde olup bitenlere ve çok daha
güneyde Meksika’da Chiapas ve Oaxaca’dan Arjantin’e kadar daha önceleri
yaşananlara tastamam uygun düşüyor. Hareketlerimiz, onların ‘No!’
(Olmaz!) ‘Ya Basta!’ (Artık Yeter!) ‘Que Se Vayan Todos’ (Topunuz
Defolun!) haykırışlarıyla aynı. Bunlar, tahammül edilmez bir durumda
sessiz ve pasif kalmayı topluca reddedişimizin haykırışları. E, biz de
imdat freninin koluna asılıyoruz işte, zamanı durduruyoruz ve açılıp
yeni birşey yaratmaya girişiyoruz. O şeyin ne olduğunu bile tam
bilmiyoruz. Bir açık alan yaratmak istediğimizi biliyoruz. O alanın neye
benzediğini birlikte keşfediyoruz, yaratırken; yaratma biçimimiz de bu
zaten: birlikte, yatay ve coşkuyla. Ne yaptığımızla nasıl yaptığımız,
kopmaz biçimde birbirine bağlı aslında ve her ikisi de bu prefigüratif
[öncü/dönüştürücü] hareketin birer parçası.”
Marina Sitrin (“Pulling the Emergency Break,” Tidal: Occupy Theory – Occupy Strategy, Şubat 2012)
***
Kapitalizm: Bir Hortlak Hikâyesi
“Ekonomik
reformları başarıyla dayatıp geçmesine, serbest piyasa
‘demokrasileri’ni yerleştirmek için savaşlara girişip ülkeleri askerî
olarak işgal etmesine rağmen, Kapitalizm öyle bir krizin içinde ki, bu
krizin vahameti kendini henüz tam olarak ortaya koymuş bile değil. Marx
demişti ki: ‘Dolaysyla burjuvazinin ürettiği, herşeyden önce kendi mezar
kazıcıları. Kapitalizmin düşüşü ve proletaryanın zaferi, aynı derecede
kaçınılmaz.’
“Proletarya,
Marx’ın öngördüğü gibi, sürekli saldırı altında kaldı. Fabrikalar
kapatıldı, sendikalar dağıtıldı. Proletarya, bütün bu yıllar içinde
olabilecek her şekilde birbirine düşürüldü. ... Ama gene de, dünyanın
dört bir yanında karşı koymayı sürdürüyor. Çin’de grevlerle
ayaklanmaların haddi hesabı yok. Hindistan’da dünyanın en yoksul
insanları, en zengin şirketlere kafa tutup onların yoluna taş koyuyor.
“Kapitalizm
krizde. ‘Akmasa damlar’ stratejisi iflas etti. Şimdi ‘yukarı fışkırır’
tezinin de başı dertte. Uluslararası mali erime/çökme yaklaşmakta.
Hindistan’ın büyüme hızı yüzde 6.9’a düştü. Yabancı yatırımcı çekiliyor.
Belli başlı uluslararası şirketler çuvalla paranın üstünde oturuyorlar,
ama, finans krizinin nasıl bir manzara göstereceğini
kestiremediklerinden o paraları nereye yatıracaklarını bilemiyorlar. Bu,
küresel sermaye denen dev ucubenin kaidesinde ortaya çıkan büyük
yapısal bir çatlak.
Kapitalizmin
gerçek “mezar kazıcıları”, hezeyan içinde ideolojiyi imana dönüştürmüş
olan kendi Başpapazları olabilir pekâlâ. Bu Kardinaller tüm stratejik
dehalarına rağmen, basit bir gerçeği kavramakta güçlük çekiyormuş gibi
duruyorlar. O gerçek de şu: Kapitalizm, gezegeni imha ediyor. Onu eski
krizlerden sonra hep toprağın altından çekip çıkaran iki eski numara,
yani Savaş ve Alışveriş, artık sökmüyor.”
Arundhati Roy www.outlookindia.com/article.aspx?280234
***
“Capitalism kills!”
“Üzerindeki
tişörtte ‘Capitalism kills!’ (Kapitalizm öldürür) yazısı taşıyanlar,
başına kırmızı bant bağlayanlar, siyah pardösü üzerine siyah başörtüsü
takanlar, siyah tayt ve siyah bluz giyenler, daha önce AKP gençlik
kollarında çalışmış olanlar, KCK davasından cezaevinde yatmış
bulunanlar, vicdani retçiler, tinerciler, geri dönüşüm işçileri... 1
Mayıs’ın en ilgi çekici gruplarından biri olan “Antikapitalist Müslüman
Gençler” sabahın erken saatlerinde Fatih Camii’nin avlusunda toplanmaya
başladılar. İki tarafına iş “kaza”larında ölen işçilerin resimlerinin
asıldığı avluda, bu işçiler için kılınacak gıyabî cenaze namazından önce
ilk konuşmayı eski bir evsiz olan Tufan Aslan yaptı. Aslan, kısa
konuşmasında sokaklarda yaşayanları selamlarken, daha sonra sözü alan
İslamcı yazar İhsan Eliaçık dün yaşananları İslami zihniyette bir
‘kopuş’ olarak niteledi. 40 yıl önce Fatih Camii’nde ve diğer camilerde
toplanan dönemin mukaddesatçı Müslüman gençlerin, 6. Filo’yu protesto
etmek isteyenleri taşladıklarını hatırlatıp, ‘Biz bu zihniyetten bir
kopuş yaşandığını, reddi miras yaptığımızı açıkça ifade ediyoruz,’ dedi.
“Facebook’ta
“Anarşist Sufi” adlı bir sayfa açmış olan görme engelli Sezer,
dostlarıyla birarada olmak için İzmir’den geldiğini geldiğini söyleyip
‘Tüm otoritelere karşıyız’ diyordu. İlk kez 1 Mayıs yürüyüşüne katılan
20 yaşındaki Melike Çağlar ise örtüsü ve bulunduğu nokta itibariyle bu
grupta kendisini daha iyi ifade edebildiğini söyledi. ‘Bir insanı iyi
Müslüman, kötü Müslüman yapan kıldığı namazı ya da taktığı başörtüsü,
değil vicdanıdır’ diyen Çağlar, ‘Çok paranın olduğu yerde çok da suç
vardır’ ifadesini kullandı. Gruptan bir başka kadınsa ‘Şimdiye kadar
Taksim ayrı bir dünyaydı, Fatih ayrı bir dünya; biz burada mahallelerin
arasındaki duvarları yıkıyoruz’ dedi…
“Grubun
taşıdığı dövizlerde ‘Mülk Allah’ındır’, ‘Suriye’de savaşa hayır’
ifadelerinin yanı sıra dört kutsal kitaptan da sözler yeraldı. ‘Allah,
ekmek, özgürlük’, ‘İstanbul’dan Amed’e, direnene bin selam’, ‘Zorunlu
askerlik halka zulümdür’ gibi sloganlar atan Antikapitalist Müslümanlara
medya yoğun ilgi gösterirken, diğer gruplar da zaman zaman alkışlarla
destek verdi.”
Tuğba Tekerek (“Allah, ekmek ve özgürlük adına...”, Taraf, 2 Mayıs 2012)
***
Kapitalizm: Yeni Bir Hayat Vaadi?
“İspanya’daki
sorun Yunanistan’da olduğu gibi kamu borçları kaynaklı değil, esas
sorun 2000’lerin sonlarına kadar hızla büyümüş ve şişmiş olan emlak
pazarındaki balon. İspanya hükümeti, kesintilere giderek ne bankalara ne
de emlak sektörünün toparlanmasına imkân veriyor…
“Türkiye’nin
de her yerinde sürekli yeni gayrimenkul projeleri açıklanıyor. Parası
olanın müteahhitliğe girip, proje ürettiği bir ortam mevcut. Faizlerin
düşük seyretmesi de tasarruf sahiplerini mevduat, bono, altın yerine
gayrimenkule yönlendiriyor. Talep arttıkça ortaya çıkan her yeni proje
daha yüksek fiyattan sunuluyor. Her projenin cilası kuvvetli olsun diye
kentsel dönüşüm, çılgın proje, finans merkezi, yeni bir hayat vaadi gibi
farklı bir de hikâyesi var. Günün birinde piyasada talep durduğunda
ABD’de ve İspanya’da meydana gelen çöküşün bir benzerinin Türkiye’de
yaşanması çok zor olmasa gerek. Türkiye’de emlak patlayacak derken,
balonu patlamasın...”
Pelin Cengiz (“Kamu Borcu Değil, Emlak Balonu”, Taraf, 1 Mayıs, 2012)
***
İfade Özgürlüğü Platformu
Artık
hepimiz birer komşu sayılırız. İnternet ve cep telefonları
aracılığıyla, dört milyar başka insana ulaşabiliriz. Bu durum, ifade
özgürlüğü için daha önce eşi benzeri görülmedik olanaklar sunuyor.
Bize,
her nerede olursanız olun, küresel bir sohbet için katılın. 10 taslak
ilkemizi okuyun ve eleştirin. Tartışmalı örneklerimizi inceleyin.
Başkalarının düşüncelerini duyun. İstediğinizi, istediğiniz dilde
söyleyin. Sesiniz duyulacak.
Bu projenin kalbinde sizler, yani tüm ülkelerin yurttaşları ve internet vatandaşları, varsınız...
Timothy Garton Ash (freespeechdebate.com/tr/)
***
Santral Ateşi Yerine Hıdrellez Ateşi
Bugün
burada termik santralleri durdurmak için “1 Milyon İzmirli” olmanın ilk
adımını atıyoruz. Yaşamdan yana olan herkesle buluşacağız, 6 Mayıs’a
kadar birlikte örgütleneceğiz. Bu yıl Hıdrellez’de Aliağa’da termik
santral sahasında olacağız. Termik santral ateşini söndüreceğiz, onun
yerine Hıdrellez ateşi yakacağız. Bu yıl Hıdrellez’de binlerce olacağız
... termik santralleri mutlaka durduracağız. (www.1milyon.org/)
***
Davet
Sevgili Dostlar,
Şimdilerde
gezegenin dört bir yanında daima daha çok seller, daima daha çok
kuraklıklar, daima daha çok fırtınalar görüyoruz: İklim değişikliğinin
tanık olduğumuz etkileri, daha önce gördüklerimizin hiçbirine
benzemiyor.
Ama
dünya çok büyük olduğumu için, bu olayların hepsinin birbiriyle
bağlantılı olduğunu görmek birçok insana zor geliyor. İşte onun için 5
Mayıs’ta noktaları birleştiriyor, bağlantıları kuruyoruz.... Çektiğimiz
görüntüleri dünyanın d örtbir yanında birbirimizle paylaşacağız,
böylelikle iklim değişikliğine bir insan çehresi kazandıracağız.
Gezegene bir ayna tutup, insanları iklim değişikliğinin korkunç
tahribatı ile yüzyüze gelmeye iteceğiz.
Herkes o gün davetli, hepimiz davetliyiz.
***
“Gerze Halkı Yalnız Değildir!”
2011'de
inanılmaz şeyler yaşadık. Arap Baharı’nı, İspanya’daki “öfkelileri”,
Hindistan’da yolsuzluğa baş kaldıranları, Wall Street’in işgalini,
Keystone XL boru hattına direnişi gördük. Böyle daha nice hayranlık
uyandıran başkaldırılar oldu, hepsi de iktidarı diktatörlerin,
şirketlerin ve kirletenlerin ellerinden alıp halka geri vermek için
mücadele etti.
Bunların
arasında dikkatimizden kaçan çok önemli bir direniş daha vardı.
Türkiye’de kurulmak istenen 50 termik santralin ilklerinden olan
Gerze’de kurulacak 1200 MW’lık santrale karşı yerel halk 3 yıldır
kahramanca bir mücadele veriyor. Yüzlerce kişi sürekli kampta,
binlercesi sürekli protesto yürüyüşünde. Kasım’da 10 bin kişinin
katıldığı yürüyüşte, bir pankart özellikle ilgimi çekti: ‘Gerze Halkı
yalnız değildir!’
Hepimizin
bildiği bir gerçek var artık: Fosil yakıtlardan çok daha iyi
seçeneklerimiz var. Ve kirletici sanayiciler köylerimizi, şehirlerimizi
ve topraklarımızı kirleterek para kazanmaya çalışırken, bizler sessiz
kalmayacağız. Gerze Halkı’nın yanındayız.
***
Kuyu Kazmak
Nurcan Sonuç
(Öğretmen): “Son bir şey daha söylemek istiyorum; Beni çok etkileyen,
arkadaşlarımı da çok etkileyen bir cümleydi: ‘Tuncay Özilhan’a ne demek
istersiniz?’ dediğimizde köylü kadınlarımızdan birisi, ‘Eğer netse
burada bu işi yapmaya, öncelikle bilsin ki gelip burada büyük bir kuyu
kazması gerekecek ve bu kuyuyu şunun için kazacak, bizi artık ölü ya da
diri oraya gömecek ve bizim üzerimizden geçirecek o makineleri. Başka
şansınız yok!’ dedi. Yani termik santrale izin vermiyorlar, zaten ‘ya
yapılırsa?’ sorusuna cevap vermiyorlar. Böyle bir şeyi ihtimal olarak
görmüyorlar, yani halkın rızası hiçbir şekilde yok orada, çok. Bunun
için ölümü göze almış durumdalar ‘Bizi öldürsün buraya termik santral
yapacaksa,’ diyorlar. Çok net.”
Hazal Özdemir
(Öğrenci): “Orada 4 senedir çok büyük bir direniş sürmesine rağmen,
halk sesini duyuramamaktan şikâyetçi. Yani orada çok fazla şey oluyor,
ama çok büyük bir firmaya karşı savaştıkları için ne basında ne de başka
bir yerde mücadeleleri duyulmuyor. Bizim de amacımız oydu biraz, gidip
oradaki mücadeleyi yansıtmak. Buna çok ihtiyaçları var çünkü…” (“Çocuğum, haklarım var!” projesi kapsamında gerçekleştirilen Gerze gezisinden...)
***
Mutlu Grevler
“[1
Mayıs’ta Genel] Grev yapıyoruz çünkü dünyamızda bencilliğin itici güç
olması gerektiği düşüncesini de reddediyoruz. Propagandanın aksine,
dünyadaki insanların büyük çoğunluğunun bencil olmadığına, birbirleriyle
sürekli rekabet etmek yerine birlikte çalışmayı tercih edeceklerine
inanıyoruz..
“Anlıyoruz
ki, iklim değişikliğine ister inanın ister inanmayın, bunu veya bunun
gibi başka çok âcil bir konuyu doğru dürüst göğüsleme yeteneğimiz büyük
ölçüde yok oluyor, çünkü kâr peşinde koşmak yüzünden şaşı bakıp
şaşırıyoruz ve resmin bütününü görme imkânımız ortadan kalkıyor.
İlerlemek için yeni motivasyonlar ve yeni değerler önerebilmek üzere
grev yapıyoruz..
“Bütün
gün boyunca işine gücüne bakman ve genel grev hakkında tek kelime
duymamış olman pekala mümkün olduğu içindir ki biz de grev yapıyoruz..
“Bloga
koyduğum bu not, neden greve gittiğimizi anlatmakta kesinlikle ve
tamamiyle yetersiz kaldığı içindir ki, grev yapıyoruz. Ama hiç sorun
değil, çünkü tıpkı 1 Mayıs grevi gibi bu mesaj da bir başlangıç
zaten…Mutlu grevler.”
***
Halkın İradesi ve Kurumlar
“Eğer
ciddi bir devrimciysen, o zaman otokratik bir devrim peşinde değilsin
demektir, özgürlük ve demokrasiye götüren bir devrim bekliyorsun
demektir. O da ancak halk kitleleri uyguluyor, yürütüyor ve sorunları
çözmeye girişiyorsa, mümkündür ancak…
“...Mevcut kurumların halkın iradesi önünde eğilmediği bir noktaya geldiğimizde, o kurumları tasfiye etmemiz gerekir.
“...
Bugün mücadele 1 Mayıs’ı, siyasî liderlerin tanımladığı şekilde ‘kanun
günü’ olarak değil, anlamını halkın belirlediği, toplumun bütünü için
daha iyi bir gelecek uğruna çalışmadan köklerini alan bir gün olarak
kutluyor.”
Noam Chomsky (readersupportednews.org/opinion2/441-occupy/11190-may-day)
***
Direniş: Umudu Geri Çalmanın Bir Diğer Yolu
“Öyleyse
işi kır bugün, Capitol’e bir kuş uçur, hayatları üzerinde kumar oynanan
gençlere en derin sevgi ve dayanışma duygularınla bağlanmayı üstlen,
açları doyur, gezegenimizin hâlâ ne kadar güzel olduğunu görmek için onu
uzun uzun seyret, dayanışma ve halkın gücüne giden yolu keşfet, ve
başka gelecekler hakkında büyük düşler kur. Direniş, senin
yükümlülüklerinden biridir, ama aynı zamanda bir keyiftir ve umudu geri
çalmanın yollarından da biridir.”
Rebecca Solnit (“American Dystopia: Welcome to the 2012 Hunger Games,”)
Hepinize umut dolu yazbahar ayları dileriz...
1 Mayıs 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder